Uyku apnesinin nedenleri obstrüktif ve santral formda farklılık gösterir. Obstrüktif uyku apnesi boğaz arka kısmında yer alan kasların gevşemesi sonucu meydana gelir. Bu kasların temel fonksiyonu yumuşak damağın desteklenmesini sağlayarak küçük dil ve bademcik gibi yapıların yan taraflarda tutulmasını gerçekleştirir. Bu kasların gevşemesi sonrasında hava yolları kişi nefes alıp verirken giderek daralır ve hava yolu tamamen kapanabilir. Yeterince hava alamayan kişi aynı zamanda oksijen açlığı da yaşamaya başlar. Oksijen düzeyinin düşmesi ile beyinden kişiyi uyandırıcı sinyaller gider ve böylelikle kişinin uyanıp hava yollarını tekrar açması hedeflenir. Uyanıklık hali genellikle çok kısa sürelidir ve kişiler bu süre zarfını hatırlamakta güçlük yaşarlar. Bu durum gece boyu yaklaşık olarak 5-30 kez tekrarlanır. Bu durumdan muzdarip hastalar derin ve dinlendirici bir uyku hissinden mahrum kalırlar.
Aşırı kilo, erkek cinsiyet, kalın bir boyun (boyun çevresi 43 santimetrenin üstünde olan erkeklerde risk fazladır), dar hava yollarına sahip olmak, uyku hapı ya da sakinleştirici ilaç kullanımı, alkol ve sigara kullanımı, çeşitli nedenlerle burnun tıkalı olması ve kalıtsal olarak uyku apnesine yatkınlık bulunması, obstrüktif uyku apnesi nedenleri arasında değerlendirilir.
Daha nadir görülen santral uyku apnesi beyinden solunum ile ilgili kaslara gönderilen sinyallerin doğru şekilde iletilememesi sonucu meydana gelir. Kısa bir süreliğine kişinin solunum fonksiyonlarının çalışmadığı bu apne formunda kişiler nefes açlığı ile uykularından uyanırlar. Obstrüktif uyku apnesinden farklı olarak santral uyku apnesi nedenlerinde ise ensefalit adı verilen beyin dokusu enfeksiyonu, beyin felci, beyin sapı problemleri, kalp hastalıkları ve narkotik ağrı kesici ilaçların kullanımı gibi çeşitli faktörler yer alır.
Uyku apnesi tanısı nasıldır?
Hastalığa tanı koymak için doktorunuz öncelikle ayrıntılı olarak şikayetlerinizi sorgular. Sonrasında genel bir muayene ve kulak burun boğaz değerlendirmesi yapar. Üst hava yolları fleksibl bronkoskopi adı verilen ucunda kamera bulunan bükülebilir bir kanül vasıtasıyla incelenir. MR ve BT gibi radyolojik tetkiklerle hava yolları görüntülenir ve darlıkların incelenmesi sağlanabilir.
Hasta gerekli görülürse uyku merkezine yatırılarak daha ayrıntılı bir değerlendirmeye tabi tutulur. Hastalığa kesin tanı koyabilmek için polisomnografi adı verilen uyku analizi testi yapılması şarttır. Bu test solunum durma süresi ve sayısını ölçer. Ek olarak kalp ritmi, kan oksijen yüzdesi, horlama sesinin şiddeti gibi bilgiler de verebilir. Polisomnografi yöntemi ile birçok organ sisteminin akvitesi değerlendirilir:
- Elektroensefalografi (EEG) ile beyin dalgaları
- Elektrookülografi (EOM) ile göz hareketleri
- Elektromiyografi (EMG) ile kas aktivitesi
- Elektrokardiyografi (EKG) ile kalp hızı ve ritmi
- Pulse oksimetre ile kan dolaşımındaki oksijen seviyesi
- Arteriyel kan gazı analizleri
EEG işlemi sırasında kafatasına yerleştirilen çeşitli elektrolatlar kişinin uyku öncesi, uyku ve sonrası dönemde beyin dalgalarının görüntülenmesini sağlar. Göz hareketlerini kaydeden EOM işleminde ise sağ gözün 1 santimetre üst ve sol gözün 1 santimetre alt köşesine elektrotlar yerleştirilir. Elektrotlar vasıtası ile gözün merkezden uzaklaştığı her hareket kayıt altına alınır.
Beyin dalgaları ve göz hareketleri değerlendirilmesi hekimlerin hastanın hangi uyku evresinde olduğuna dair bilgi verir. REM ve non-REM olarak tanımlanan uyku evrelerinden REM döneminde rüya görme, kas tonusunun azalması ve hareketsizlik gibi durumlar ortaya çıkar.
Obstrüktif uyku apnesi tanısı amacıyla çekilen EMG sırasında çene üzerine 2 adet elektrot yerleştirilir. Bu elektrotlardan biri çene hattının üzerindeki iken diğeri bu hattın aşağısında yer alır. EMG elektrotları kas hareketleri sırasında ortaya çıkan elektriksel aktivitenin kayıt edilmesini sağlar. Uyku sırasında kaslarda bir miktar rahatlama oluşması normal kabul edilir. Normalin dışındaki aktiviteler ise EMG ile tespit edilebilir.
12 elektrot ile çekilen EKG tetkiki hekimlerin hastanın çeşitli kalp rahatsızlığına sahip olup olmadığını değerlendirmesine yardımcı olur.
Bu tetkikler dışında hastanın pulse oksimetre ve arteriyel kan gazı incelemeleri gibi çeşitli yöntemlerle oksijen düzeyinin de incelenmesi sağlanır. Normal oksijen satürasyonu %95 ile %100 arasında değişkenlik gösterir. Küçük bir cihaz olan pulse oksimetre hastanın kan akımı iyi olan kulak memesi ya da parmak ucu gibi bölgelerine yerleştirilir. İçindeki kızılötesi ledler sayesinde kanda ne kadar oksijen bulunduğunu değerlendiren bu cihazlar ile apne atağı sırasında meydana gelen oksijen satürasyon düşüklüğünün tespit edilmesi sağlanır.
Kan oksijen düzeyinin tespiti için arteriyel kan gazı incelemesi de yapılabilir. Bu tetkikte kişinin arterinden (atar damarından) bir miktar kan örneği alınır ve içerisindeki oksijen miktarı, oksijen satürasyonu, oksijen basıncı, karbondioksit basıncı ve bikarbonat seviyeleri incelenir. Kan gazları hakkında ayrıntılı bilgi sağlayan bu tetkik ile hekimler hastalarının oksijen ihtiyacına dair fikir edinmiş olur.
Obstrüktif uyku apnesi tanısında olduğu gibi santral uyku apnesine tanısal yaklaşımda da polisomnografi önemli bir rol üstlenir. Bu tetkike ek olarak manyetik rezonans görüntüleme (MRI) yöntemi ile kişide santral apne çıkmasına neden olabilecek yapısal anormallikler de ortaya çıkarılabilir.
Uyku apnesi tedavisi nasıldır?
Uyku apnesi tedavileri hastalığın seviyesine göre yaşam tarzı değişiklikleri, cerrahi tedaviler ve pozitif hava basıncı şeklinde sıralanabilir. Tedavi planlamasında öncelikle varsa fazla kilolardan kurtulmak esastır. Aynı zamanda sigara ve alkol kullanımından kaçınılmalıdır.
Üst solunum yollarındaki ileri derecedeki darlıklarda cerrahi tedavi gerekli olabilir ancak uyku apnesi tedavisi için başvurulan temel yöntem pozitif hava basıncı veren CPAP isimli uyku apnesi cihazı kullanımıdır. Bu cihazlar uyku esnasında üst hava yollarını devamlı açık tutarak apneyi engeller. Cihaz, silikon bir hava maskesi vasıtasıyla kullanılır. Böylece horlama şikayetinin tedavisi de sağlanmış olur. CPAP, yetişkin uyku apnesinde belirtilerin tama yakın düzelmesini sağlayabilir. Devamlı olarak ortamdaki havanın basıncına göre daha yüksek basınçta hava veren bu cihazlar hava yollarının sürekli olarak açık kalmasını destekler. Bu üstünlüklerine rağmen bazı hastalar bu cihazın kullanımında duydukları çeşitli rahatsızlıklara bağlı olarak tedaviye uyum sağlamakta zorluk yaşayabilir. Ancak çoğu hasta zaman içerisinde maskenin boyutunu ve lastiklerini kişisel tecrübelerine göre düzenleyerek cihaza kolayca adapte olur.
CPAP dışında BPAP adı verilen iki seviyeli pozitif basınçlı hava veren cihazlara da obstrüktif apne tedavisi amacıyla başvurulabilir. BPAP cihazlarında yüksek ve düşük olarak bulunan hava basıncı ayarı kişinin soluk alıp vermesine göre ayarlanır.
Obstrüktif uyku apnesi tedavisinde bazı hastalarda tedavi amacıyla çeşitli cerrahi girişimlere de başvurabilir:
- Doku Eksizyonu (Çıkarılması)
Uvulopalatofaringoplasti (UPPP) adı verilen operasyonda hekimler kişinin küçük dilini ve yumuşak damağından bir miktar dokuyu çıkararak boğaz bölgesinde hava yolları için daha geniş bir açıklık yaratmayı hedefler. Bu cerrahi girişim kişinin boğaz yapılarının titreşerek oluşturduğu horlama şikayeti için de kalıcı bir çözüm sağlayabilir.
UPPP ameliyatı sırasında aynı zamanda kişinin bademcik ve geniz eti gibi dokularının da çıkarılması gerçekleştirilir. Doku çıkarılması genel olarak CPAP tedavisine göre daha etkisiz kabul edilir ve obstrüktif uyku apnesi olan herkes için önerilen bir tedavi şekli değildir.
- Doku Küçültme
Radyofrekans ablasyon adı verilen teknikle uygun hasta grubunda boğaz bölgesindeki dokuların küçültülmesi sağlanabilir.
- Çene Düzeltme Operasyonu
Çene düzeltme ameliyatlarında alt çene kemiğinin pozisyonu yüzün diğer kemiklerinin önünde olacak şekilde değiştirilir. Çenenin önde olması ile birlikte dilin arka kısmında daha geniş bir alan oluşturulur.
- Sinir Stimülasyonu
Sinir stimülasyonu yönteminde cerrahi olarak dil hareketlerini kontrol eden hipoglossal sinirin üzerine bir uyarıcı yerleştirilir. Artan uyarı dilin hava yolunu kapatmayacak şekilde pozisyon almasını destekleyebilir.
- Trakeostomi
Bazı uç vakalarda obstrüktif apne tedavisine yönelik olarak hastalara trakeostomi açılır ve böylelikle boğaz bölgesindeki tıkanıklığın devre dışı bırakılması sağlanabilir. Diğer tedavi yöntemlerine yanıtsız ve ağır seyirli vakalarda tercih edilen bu yöntemde cerrahlar hastaların boyun bölgesinde bir delik oluşturarak bu delikten hava değişimini sağlayacak metal ya da plastik bir tüpün yerleştirilmesini gerçekleştirilirler.
Uyku apnesi tedavi yöntemlerine ek olarak hekimlerin bilgisi ve önerisi dahilinde gerçekleştirebileceğiniz çeşitli yaşam tarzı değişiklikleri sayesinde şikayetlerinizin kontrol altına alınması kolaylaşabilir. Sağlıklı bir vücut ağırlığına sahip olmak önerilen yaşam tarzı değişikliklerinin başında gelir. Obezite kaynaklı oluşan özellikle vücudun üst kısımlarında meydana gelen doku büyümeleri hava yolu tıkanıklığı gelişiminde kolaylaştırıcı rol oynayabilir. Sağlıklı düzeyde kilosu olan kişilerde hava yolu genişliği daha fazla olabilir ve böylelikle şikayetlerde bir gerileme meydana gelebilir. Uyku apnesi bulunan bazı obez hastalar sadece kilo vererek ameliyat ya da CPAP maskesi gibi uzun süreli tedavi yöntemlerine ihtiyaç duymadan iyileşme gösterebilmesi önemli bir konudur. Kilo verme dışında enerji seviyesi ve kalp gücünü destekleyen düzenli egzersizler sayesinde uyku apnesi belirtilerinde bir miktar iyileşme sağlanabilir. Yoga, vücudun solunumsal kapasitesini arttırarak oksijen akışının desteklenmesini sağlayabilen önemli bir egzersiz formudur ve uyku apnesi olan kişilerde fayda sağlayabilir.
Uyku pozisyonunun değiştirilmesi uyku apnesi olan kişilerin yapabileceği bir diğer uygulamadır. Özellikle sırt üstü yatış sırasında bu hastaların belirtilerinde kötüleşme meydana gelebilir. Bazı çalışmalar vücudunun bir tarafına dönerek uyuyan kişilerde soluk alıp vermenin normal fonksiyonlarını desteklediğini göstermiştir. Ancak çocuklarda bu durumun tam tersi de geçerli olabilir. Size en uygun olan uyku pozisyonunun belirlenmesi için bu konudaki davranışlarınızı ve tecrübelerinizi hekimleriniz ile paylaşarak tespit edebilirsiniz.
Eğer gece yarısı nefes nefese uyanarak havasız kalmış gibi hissediyorsanız, kendinizi uzun zamandır hep yorgun hissediyorsanız ya da eşiniz her gece yüksek sesle horladığınızı ve sık sık uykunuzda nefesinizin durduğunu söylüyorsa; bir sağlık kuruluşuna başvurarak uyku apnesi açısından değerlendirilmeyi talep edebilirsiniz.