İşte Asım Kahvecinin Güherçile kitabından Çağır Beni Adlı Şiiri
artık korkmuyorum
hiç kimse bilmesin niçin öldüğümü
ellerinin yokluğunu çatlayan dudaklarımda
artık bir güneş gibi doğmayacağını yüzünün
sonsuz karanlıklarımda
durmadan çağırdığımı, ismini haykırdığımı
yani ölümü çoktan kucakladığımı
hiç kimse bilmesin
gel diyorum ya sana dağlara desem
çoktan gelip eğilmişti önümde
ve ben ömrümde
bir tek seni, bir tek seni çağırdım
gelmiyorsun
günler ki tutuşmuş cehennemler
geceler ki karanlık mezarlar
ve bu yokluğundan habersiz
kahkahalarda kaybolmuş insanlar
gelip-geçiyor, yine geliyor, yine geçiyor, yine geliyorlar
kimi kovsam yanımda
gel diyorum sana gelmiyorsun
niçin öldüğümü sen biliyorsun, yokluğun biliyor
ve bütün insanlar şaşkın şaşkın bakıyorlar
onlarda sana bakan gözlerimin ölümüne
onlarda sana bakıyorum
ve dağlarda kar yağıyor
seni yürüyen yalnızlığımın üstüne
seni ötüyor açlığa isyan eden serçeler bu ayazlarda
sana küsüyor çocuklar uzaklığımdan
kurtlar seni iniyor açlığımla köylere
seni doluyor yalnızlığımdan kalabalıklar şehirlere
ovalara sen yürüyorsun bahar gelince
çiçeklere konmuyor arılar
seni kokluyor sevgililer çiçeklerde
seni uzamıyor yollar, seni yoruluyor
saatler gelip geçmiyor, sana kuruluyor
senin yokluğun yaşıyor ya dört mevsim
ne sevinçler hatırlıyor seni ne umutlar
bütün gülücükler unutmak unutturmak için yokluğunu
ve sen varlığınla yaşattığın kadar
yokluğunla yine dolu dolu
yaşatıyorsun çocukluğunu
akşam oluyor, bir ben kalıyorum karlara yığılıp
bütün insanlar gidiyorlar, nereye bilmiyorum
ben gecelerce şehrin kuytularına dağılıp
en gizli, en uzak, en soğuk özlemlerini topluyorum
sanıyorum ki anılan toplamak diriltecek seni
avuçlarında ellerim donunca
sanıyorum ki dirileceksin
oysa ben rüyalarda seni görmek
ve sana ermek için dört mevsim uyuyorum ya
bu cehennem üşümekleri bu volkan patlaması zemherileri
ve senin artık gelmeyeceğini unutuyorum
ve sen çağırmadan ölmeyeceğimi
sonra birdenbire diriliyorum
bir güzel yüzde, bir sıcak elde
bir özlem feryadında bülbülün
bir güzel şiirde, bir gözyaşı tufanı gazelde
nazlı nazlı salmışında şu uzak sünbülün
şu katmer katmer dirilen gülde
ansızın eski bir yüz çıkarıyor
ayrı geçen yılların maskesini
pırıl pırıl gülümsüyorsun
acıyla parçalanmış yüzüme
“neden geciktin bu kadar?” diyorum
ansızın eskiyen bir yüz
kahkahalarla gülüyor sözüme
neden geciktin bu kadar gelemiyorsan çağır
yaşayan biri ölümden beter yok olsa da
kıyamaz seni kucaklamış
seni yaşamış varlığını yoketmeğe
nasıl ki hakkı yoksa yokluğuna kahretmeye
ama sen ölümün huzurlu ve sakin kucağında
beni, bu cehennem soluklarla yokluğunu solumaktan
beni, bu korkunç uzaklarda yokluğuna yaklaşmaktan
bir gel desen kurtarırsın
ben seni yaşatamadığım kadar
sen beni yeniden yaratırsın…