Çün ezelde, kün deyip ol
bir bedîa halk edip, o kirdigâr.
Rûh deyû nâm eyledi, ol dilbere,
künhünü bildirmedi âcizlere.
Bu değildi, âlem-i balkdan, meğer,
âlem-i emr-i Hudâdır mu’teber.
Şöyle fermân eyledi, Rabb-i mu’în,
âmir ol nefse, ona uyma sakın!
Çünki rûh, emr-i Celîli dinledi,
ol mübârek, gör ki, oldem neyledi:
Tutdu fermân-i Hudâyı, o latîf,
başladı seyr-ü sülûke, ol şerif.
Aşk-i Hakla, uçdu cevlân eyledi,
çok âlemler gördü, seyrân eyledi.
Buldu bir âlem ki, nâ mahdûd idi,
mâ verâ-i Arşa dek, memdûd idi.
Öyle vâsi’ ki, bulunmaz gâyeti,
şâmil olmuş, Arş-ü nâr-ü Cenneti.
Her bakâyık, orda etmişdi zuhûr,
cism-ü cismânî değildi, cümle nûr.