Nefsini terketmeden Rabbini arzûlarsın,
hayvânı sen geçmeden, insanı arzûlarsın.
(Men arefe nefsehü, fekad arefe rabbeh),
kendini sen bilmeden, Sübbânı arzûlarsın!
Sen bu evin kapısın, henüz bulup açmadan,
ma’şûka kavuşacak, zemânı arzularsın.
Dışarı üfürmekle, yakılır mı bu ocak?
Gönlün Hakka vermeden, ihsanı arzûlarsın!
Dağlar gibi kuşatmış, tenbellik, kardeş seni,
günâhını bilmeden, gufrânı arzûlarsın!
Konuk için evin yok, hiç hazırlığın da yok,
ıssız dağın başında, mihmânı arzûlarsın!
Bostânı, bağı gezdim; meyvesin bulamadım,
sen söğüt ağacından, rummânı arzûlarsın!
Gece sayıklar gibi, anlaşılmaz söz ile,
sen de mi ey Niyazi, irfânı arzûlarsın?
Camı temizlemeden, aynayı arzûlarsın,
zünnârını kesmeden, îmânı arzûlarsın!
Küçük çocuklar gibi, binersin ağaç ata,
tecriben yok, topun yok, meydanı arzûlarsın!
Karıncalar gibi sen, ufak ufak yürürsün,
meleklerden ileri, seyrânı arzularsın!
Topuğuna çıkmadan, suyu deniz sanırsın,
sen dereyi geçmeden, ummânı arzûlarsın!
Haydi Niyâzi yürü, atma okun ileri,
derdiyle kul olmadan, sultânı arzûlarsın!