Fatih Sultan Mehmed 29 Mart 1432’de Edirne’de doğdu. Osmanli padişahlarının yedincisi. İstanbul’un fatihi olup,ikinci Murad Hanın ogludur. Osmanlı sultanlarının şiirlerinde dinî ve tasavvufî muhtevâ önemli bir yer tutmaktadır. Fatih Sultan Mehmet hayatında güzel sanatların çeşitli dallarıyla ilgilenmiş özellikle resme, şiire ve müziğe büyük önem vermiştir. Fatih, Avnî mahlasıyla şiirler yazmıştır. Fatih’in şiirlerinde ön plâna çıkan en önemli husus, derin bir lirizm ve samimiyettir. İşte Fatih Sultan Mehmet’in yazdığı Ağlasa Derd-i Derûnum Çeşm-i Giryânım Sana isimli şiir sözleri..
Ağlasa derd-î derûnum çeşm-î gîryânım sana
Âşîkâr olurdu gâlîb râz-ı pînhânım sana
(Sevgîlî!) îçîmdekî dertler île, yaş dolu gözlerîm senîn îçîn ağlayacak olsa, (gönlümdekî) gîzlî sırlarım (gözyaşlarıma) gâlîp gelîr ve (sırlar) sana aşîkâr olurdu.
Mesned-î hüsn üzre sen ben hâk-î rehde pâymâl
Mûr hâlîn nîce arz ede Süleyman’ım sana
Sen güzellîk tahtında (oturuyorsun) : bense yolunun toprağında pâymâl (ayaklar altında) kalmışım. Hâl bu îken a Süleyman’ım, sana bîr karınca (denlî âcîz olan) durumumu nasıl arz edeyîm? ‘ Dîvân edebîyatında Süleyman îhtîşâmı; karınca da aczîyet ve zayıflığı temsîl ettîğî îçîn şaîr de kendînî karınca; sevgîlîsînî Süleyman olarak nîtelendîrmîştîr.’
Şem’î gör kîm meclîsînde ağlayıp başdan çıkar
Hoş yanar yıkılır ey şem’-î şebîstânım sana
Muma da bak! Senîn (bulunduğun) meclîsînde ağlayıp baştan çıkmakta. Ey odamı aydınlatan! O mum senîn îçîn ne de hoş yanıp yıkılıyor. ‘Mum yanarken, baştakî fîtîlîn kenarlarından ağlıyormuş gîbî akar. Şaîr buna gıpta edîyor ve onu sevgîlînîn aşkı île baştan çıkmış veya o uğurda başını vermîş olarak gösterîyor.’
Subh gîbî sâdık olduğum gam-ı aşkında ben
Gün gîbî rûşen durur ey mâh-ı tâbânım sana
Ey ay gîbî parlayan sevgîlîm! Benîn sana karşı, aşkının yolunda sabah kadar sâdık olduğum, (doğrusu) gün gîbî âşîkârdır.
Dün rakîbîn cevrînî men’ eyledîn ben hastadan
Eyledî te’sîr gûyâ âh u efgânım sana
Dün rakîplerîmîn, aşkının hastası olan bana yaptıkları ezîyetlerî meneyledîn. Galîba âh ve feryatlarım sana tesîr etmîş!
Zahm-ı hîcrân şerhî çün mümkün değîldîr dostum
Sîne-çâkînden haber versîn gîrîbânım sana
Dostum! Anlaşılan o kî (bağrımdakî) ayrılık yarasının şerh etmek mümkün görünmüyor. (Barî) açık duran şu yakam, (aşkından dolayı) göğsümdekî (şerha şerha olmuş) yarıkları sana göstersîn (de însafa gel!)
Eyleme gönlün gözün cevr île Avnî’nîn harâb
Dürr ü gevherler verîr bu bahr île kânım sana
(Sevgîlîm!) Ezîyetlerînle Avnî’nîn gözlerînî ve gönlünü harap etme! Zîra bu denîz (gîbî coşkun gözlerîm) , sana încîler; bu maden ocağı (gîbî gönlüm) de mücevherler sunar.