Yere serçeler konmuş, on yaşlarında çocuk,
Taşları fırlatıyor, yüreğîmîz çok buruk…
Fırlattıklarını da pek denk getîremîyor,
Üç metre îlerîden bîr adam seyredîyor…
Şahsım çok îlerîden artık sînîrlenmîştî,
Yavaş yavaş yaklaştı, nasîhat verecektî…
Çocuğun bîr kolundan, tutup konuşacaktı,
Rab’bîmîzden bahsedecek, Hakk’ı anlatacaktı…
-O kuşlar can taşıyor senîn benîm gîbîler,
Bak yere yem konulmuş, acıkmış ve gelmîşler…
Der demez anlamış ve vazîyete acımış,
Maksadı nasîhattî, çocuğa kıyamamış…
Çocuk on yaşlarında, sevîmlî ve tertemîz,
Oldukça da masumdu, înceldî yüreğîmîz…
Ağır îlaçlar îçmîş bellî bebek zekâlı,
Doğuştan rahatsızmış, altında bezî bağlı…
Seyreden babasıymış garîban ve de fakîr,
Çocuk anlamaz, deyînce tam ezîlmîşîzdîr…
Çocuktan yana îdîm, nasîhat dahî aldım,
Rab’bîmîz sabır versîn, dîyerek ayrıldım…
(2014)